7.04.2017

UFUKTA BEKLENEN GÖNÜLDE ÖZLENEN!..(13) LIFE IS EXPECTED TO THE EXPECTED VOLUNTEER!..(13)

 


Başlangıçta İslâm devleti tek bir devlet olarak doğmuştu. Râşid Halifeler ve Emevîler bu devleti tek bir devlet olarak taşımaya devam ettiler. Abbâsîler dönemine gelindiğinde Endülüs’te ikinci bir İslâm devleti oluşmuşsa da Abbâsî devletinin genişliği yanında bu küçük bir devlet sayılıyordu. Bununla birlikte ticarî ve kültürel açıdan iki devlet arasında herhangi bir problem olmadığı gibi, belli seviyede bir dayanışma dahi vardı. Abbâsîler orta dönemlerine kadar tek başına hakimiyetlerini devam ettirmişler, bundan sonra çeşitli sultanlıklar yine Abbâsilere bağlılıklarını ifade ederek bir nevi gevşek bir federe devlet şeklinde İslâm birliğini devam ettirmiştir. Moğol işgaliyle Abbasîlerin sonu gelince bir müddet çeşitli sultanlıklar ve beylikler varlıklarını müstakil olarak devam ettirmiş olsa da bunlar arasından Osmanlılar durumu toparlamış ve Yavuz’la birlikte İslâm birliğini tekrar kurmuşlardır. Ancak Osmanlılar İran’dan öteye gidememişlerdi. Osmanlıların birliği sağlamadaki başarısı daha çok gücünden kaynaklanıyordu. Beylik ve sultanlıklar Osmanlı bünyesine genellikle savaş yoluyla dahil edilmişti.
Günümüzde Abbâsî ve Osmanlı örneklerinin tekrar edilmesi mümkün görünmemektedir. Abbâsîler devleti tek devlet olarak devraldılar ve öyle de götürdüler. Günümüzde nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan kırk dolayında devlet vardır. Bunların tek elden bir yere teslimi veya devri asla mümkün değildir. Yine günümüzde, Osmanlılarda olduğu gibi güç kullanmak suretiyle bir devletin başka bir devleti kendine bağlaması da mümkün değildir. Geriye kala kala bu işin anlaşma yoluyla isteyerek gerçekleşmesi kalmaktadır. İşte bu durum, günümüzde İslâm Birliği’nin kurulması için gerekli olan yeni şartıdır. Özü itibariyle İslâm’ın birlikten yana olması, bu özün tekrar yakalanmasını mümkün kılarak muhtemel İslâm Birliği’nin önünü açmaktadır.
C. Günümüzde Birlik Oluşturmanın İki Yolu
Günümüzde devletlerin birlik oluşturmaları iki şekilde olmaktadır: Birinci olarak, güçlü bir devlet kendisinden çok düşük konumda olan komşularını biraz tehdit ederek, biraz da bazı vaatlerde bulunarak onları kendi liderliğinde bir birlik kurmaya zorlar; böylece yarı rıza yarı ikrah yoluyla bir birlik oluşur. Dağılan Sovyetler Birliği bunun en açık örneğidir. Böyle bir birleşmede lider devlet diğer küçük devletleri sömürmekle birlikte devlet olarak onların korunmalarını, hatta eğitim ve sanayi gibi en önemli ihtiyaçlarını da tekeffül etmiş sayılır. Lider devlet dış görünüş itibariyle istediğini yaptıran bir pozisyonda bulunmakla birlikte diğer devletlerin ihtiyaçlarını da tekeffül ettiğinden bu yükü uzun süre götürmesi zor olur. Nitekim Sovyetler Birliği’nin ömrü uzun olmamıştır.
İkinci olarak, ekonomik seviye ve kültürel özellikler bakımından birbirlerine yakın olan devletler, anlaşmak suretiyle bir birlik oluşturur. Bunun en uygun örneği Avrupa Birliği’dir. Bu tür birleşmelerde bazı daha büyük devletler liderlik rolünü üstlenmeye kalkışsalar da bunu tam olarak gerçekleştiremezler. Üye devletlerin fazlalaşması oranında birlik zayıflar. Netice itibariyle bu devletlerin birbirleriyle olan siyasi, iktisadi, hukukî ve kültürel ilişkileri birliğe üye olmayan diğer devletlerden daha fazla olur ve dışa karşı da birbirlerini desteklemiş olurlar. Daha zengin ülkeler önce bir miktar fedakârlık yapmış olsa da, sonuçta bu birlikten hepsi kârlı çıkarlar. Hayırlı cumalar diliyorum.. 06 NİSAN 2017 CUMA

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi

Etiketler